18 Şubat 2010 Perşembe

İlişkiler

Terkedildin? Acı çekiyorsun? Ve kendini küçük düşürmeye her zamankinden daha çok hazır durumdasın. Ayrılığın ilk birkaç ayı çok sancılı geçer, bunu hepimiz biliriz. Ağlamalar, depresif tavırlar, sürekli bir arabesk müzik durumu... (ıyh nefret ederim!) Peki insanların kendilerini bu kadar hırpalamaları gerçekten gerekli mi? Bana pek doğru gelmiyor bu. Bakış açısı önemli bir etken bu durumda.

Örneğin; birini terkettiniz. Sevmiyorsunuz artık. Hani yapılabilecek başka birşey yok. Mutlu değilsiniz, mutlu olmadan bir birliktelik yaşamaya çalışmak zaten çok yormuş sizi. Kopsun inceldiği yerden dediniz ve ayrılık kararı aldınız. Karşınızdaki kişi sizin ne düşündüğünüzü umursamıyor. Sürekli bir sitem, sürekli bir hakaret. Telefonunuz susmuyor. Bıkıyorsunuz artık. Canınıza tak ediyor. Aslında sadece sevginizin bittiği kişiye artık nefrette besliyorsunuz. İşte vaziyet bundan ötesine gidemez.

Bu pencereden bakınca ne kadar itici görünüyor değil mi? Ama bu devirde çoğunun yaptığı bu! Halbuki asillik vazgeçilmezdir. Karşındaki insanın hayatına duyduğun saygı kalıcıdır. Belki sevgisi eskisi gibi değil ama size duyduğu saygı kesinlikle eskisinden daha derin olacaktır ve zor bir gününüzde çalacak bir kapınız yerinde duruyordur. Emin olun gururunuz sizin herşeyinizdir ve onu muhakkak unutacağınız biri için yok etmeniz saçmalık olur.

Hiç kimse unutulmaz değilken, kendinizi bu kadar küçük düşürmeye ve yıpratmaya hakkınız yok!

13 Şubat 2010 Cumartesi

Sadece Yaşlanıyorum

Çok sevdiğim bir filmde geçen bir repliktir aslında bu yazıya beni gebe bırakan..

Leon: Büyümelisin Mathilda!
Mathilda: Ben artık büyümüyorum sadece yaşlanıyorum.

Tek bir cümle anlatıyor işte aslında gerçek olanı. Hissiyat; doğuştan gelen bir olgu. Bitmeyen, tükenmeyen, sürekli kendini yenileyen. Bir insanın gelebileceği son bir nokta var mıdır ki? Her gün yeni bir hayat sürülmüyor mu aslında önümüze. Bunlarla büyüyoruz. Son ana geldiğimizi düşündüğümüzde ise bizde aynı cümleyi kurmaktan öteye gidemiyoruz. Umudun tükendiğinde ve bundan başka bir duygu yok, olmasın dediğinde söyleyebilceğin bir söz; yeterince olgunlaştığın ve artık ruhunun değil sadece bedeninin yaşlandığını ima ettiğin sözdür.

Çünkü ruhunu dondurup kalmasını istediğin zamanda bıraktın ve artık bedenine ne olduğu önemli değil.

İlelebete taşıyabilceğin tek şey ruhunken gittikçe deforme olan bir kalıba kendini bağlaman zaten saçmalık olmaz mıydı?

22 Ocak 2010 Cuma

Bilimsel Bir Araştırma

Kadınlar üzerinde yapılan bir araştırmada :
Bir kadın bütün gece eve gelmemiş.
Ertesi sabah kocasına, gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.
Kocası, karısının en yakın 10 arkadaşını aramış ve hiçbiri karısının kendisinde kaldığını onaylamamış.
Erkekler üzerinde yapılan bir araştırmada :
Bir adam bütün gece eve gelmemiş.
Ertesi sabah karısına, gece bir arkadaşında kaldığını söylemiş.
Karısı, kocasının en yakın 10 arkadaşını aramış ve 5 tanesi kocasının kendisinde kaldığını onaylamış diğer 5 tanesi ise kocasının hala kendisiyle birlikte olduğunu iddia etmiş. İŞTE ERKEK DAYANIŞMASI!
Ahahahaha:D:D Okuduğumda çok güldüm. :D Gerçekten böyle. Bizden korkmanız lazım hem de çok. Bir erkeğin yalan söylediği çok kolay anlaşılır çünkü çoğu erkek ince düşünmeyi bilmez ama bayanlar her olasılığı tartıp, değerlendirdikleri için yalanlarını bulmak hiçte kolay değildir. Bilemezsin. Tabi ki arandaki güven meselesi önemli. Ben de çok stratejili söylerim yalan söyleyeceksem. Dediklerimin doğruluğundan şüphe etmezsiniz sonra bir bakmışsınız; siz haksızsınız ahahaha:P Yalan kötü birşey tabi ki. Söylemeyelim pek.
Ama işte bayan-erkek farkı bu.
Kalın düşünüyorsunuz beyler, kayışı biraz inceltin ehi. :P

Sadece O’na!

Ne kadar özlemişim aslında seni. Eski defterlerimi karıştırırken rastladım hatırana. Hani hep yazardım ya seni, okuduğum kitapların boşta kalan kısımlarına, defterlerimin en güzel yerlerine, seninle doldururdum her yeri. Dün gece rastladım birine. Beni ne kadar çok sevdiğini yazmışsın. İki güzel sözünü unutulmaza çevirmişim sadece defterimde. Ne de olsa sadece kıyıya köşeye yazdıklarım kalmadı mı ellerimde? Ama ne kadar kötü ki yazdığım anı hatırlayamadım ben. O beni heycanlandıran şeyleri sadece gördüğümde anımsıyorum artık hatta sadece gördüğüm haliyle kalıyor. Oysa ki ne kadar da güzeldi yazarken, duygularımı yüklediğim bir kaç satır daha doğrusu senin duygularından bahsettiğin bir kaç yalan cümle. Onlardı benim bütün umutlarım.

Sonra gözlerim doluverdi birden, sesini duydum sanki kulaklarımda. İrkildim. Giderken bıraktığın o küçük kız değildim artık, toparladım kendimi. Sadece dakikalık bir olaydı bu. Böyle yazdığıma bakma. Umutlarımı öldürüp, gittiğinden beri daha güçlüyüm ben. İzin vermiyorum senin gibilerin yakama yapışmasına. İstemiyorum kimsenin beni senin gibi sevmesini. Sevmesinler. Hele senin gibi hiç sevmesinler. Kolayca gittin çünkü.

Belki de bu yüzdendir yalnızlığa alışıklığım. Bu yüzdendir kendime yetişim. Ve bu yüzdendir ki karşıma çıkan her erkekte seni görüp, vazgeçişim.

Tamamen gittin zannetmiştim. Demek ki hala yüreğimin bir yerlerinde acını taşıyorum. Kendimin bile haberi yok. Sadece böyle zamanlarda ortaya çıkartıyorum. Ama bu acıyı da seviyorum. Çünkü bundan sonrasını daha kıymetli görüyorum. Bundan sonraki daha değerli, daha aklıbaşında bir ilişki olacak, biliyorum ve yaşattığın bu deneyim için sana binlerce kez teşekkür ediyorum.

18 Aralık 2009 Cuma

Eski Sevgili aka Bumerang?

Bugün okuduğum bir forum mesajıyla düşünmeye başladım. Başlıkta "Terk ettikten sonra geri dönen sevgili" mevzusu konuşuluyordu. Çok güzel mesajlar okudum, çok doğru tespitler farkettim ve düşündüklerimin çoğunun başka insanlar tarafından da benimsendiğini görmek açıkcası çok hoşuma gitti. Normalim demek ki dedim hahaha:)

Hepimizin olmuştur. Bırakıp gidip, sonra pişman olduğunu söyleyip geri dönen sevgilileri. Hayır efendim! Pişman filan değil "O". Sadece yalnız. Çünkü sizden daha iyisini bulamadı, kimse sizin kadar sevmedi O'nu. Bunu farketti. Zaten başka kimse de yok dedi, kürkçü dükkanına geri döndü. Senden daha iyisini bulsaydı nah görürdün onu bir daha. Kendini kandırma. Bizzat yaşadığım bir olaydır bu. Kimse de beni aksine inandıramaz. Birini bir kere kaybetmeyi göze aldıysan hep kaybetme durumun söz konusudur. Bir kere vazgeçtimi, vazgeçmeye her zaman hazır demektir. Biri çıkıp bana; gerçekten sevdiği birini artık görmek istemediğini, sesinini, kahkasını duymak istemediğini söylesin. Söyleyemezsiniz. Çünkü olamaz. Eğer olmuşsa; sandığınız kadar çok büyük bir sevginiz yok.

Bu bumerang tarzı sevgilinizden artık sıkılmışsınızdır. Bir süre elinizde tutarsınız ama yok olmayacak gibidir. Atarsınız ama O yine size geri döner. Kendi hayatının değerli dakikalarını böyle saçma şeylerle harcamaya gönüllü olurken, sizin de aynı şeyi yapmanızı bekler. Bazıları buna izin verir, bazıları vermez ki bence izin vermeyin kesinlikle.

Çevremde "Vay anasını! Aşka bak!" dediğim hiç kimse yok hem de hiç! Sadece geçen gün "Bir Bulut Olsam"ı izlerken farkettim. En gerçeğini orada gördüm. Önce Meral Okay anlattı. Sonra ben de düşündüm. Harbiden Mustafa kadar aşık adam var mı? Herkese kızgın bakarken, gözleri Narin'i gördüğünde bu kadar ışık saçarken, bu adamın tüm o psikopatlığına rağmen, kıza aşık olmadığını bir Allah'ın kulu söyleyemez. Tamam kabul ediyorum, adam manyak ki bir erkeğe manyaklık bu kadar yakışır. :D Bunun yanı sıra adam aşık! Bildiğin o aşık herif ya. Zaten sadece böyle filmlerde, dizilerde görürsün böylesini. Bize nasip olmaz yani, anca hayal.

Bitti, dağılın leyn ehi ehi ((:

29 Kasım 2009 Pazar

Şehitlerimiz

Abiniz, kuzeniniz, kardeşiniz, eşiniz, arkadaşınız ve küçük bir bebeğin babası...

Gülümseyerek göndermeye çalışırsınız. Ee askere gönderiyorsunuz. O yaşına kadar gözünüzden sakınmışsınız, canı yanmasın diye onu hep korumaya çalışmışsınız ve O artık yalnız. Aslında hepimiz ondan daha yalnızız. Askerlerimiz; canlarımız. Hayatımızı teslim ettiğimiz kahramanlarımız. Ne kadar söz anlatabilir ki bu duyguyu? Yaşamadan, hissetmeden. Sadece gördüklerimle, dinlediklerimle yazabiliyorum bunları şu an.

Sadece bir kere şafak saydım ve sanırım Allah(c.c) kısmet ederse bir kere de kardeşim için sayarım ama saydığım o şafak bile ki o zamanlar kendisini(1) hiç tanımama rağmen, her gece korkuturdu beni. Çok garip bir durum aslında. Hiç tanımadığınız biri ve siz onun hayatı için endişe ediyorsunuz çünkü her hangi biri değil karşınızdaki o bir ASKER. Dualarınız da yerediveriyor ve ne kadar garip ki ölmesin diye dua ediyorsunuz. Aslında ölse de rahatça ağlayamazsınız bile. Neden mi?

"Şehit olanın arkasından ağlanmaz."

Ağlamamak lazım tabi ki. Onlar ölmezler ki! Hepimizden kat kat şanslı değiller mi? İnsan tanıdığı biri bu erdeme ulaştı diye ağlar mı? Sevinirsin aslında ama işte acı. Onu artık görememenin, duyamamanın verdiği acı. Bir de teröre duyulan öfke. Bunun yanı sıra yanında şehit düşmüş silah arkadaşına bakakalan askeri düşünün. Kim artık onun kadar acıyı bilebilir? Zor be ağlamamak. İmkansız hatta.

Ama gelin görün ki; içinde bulunduğumuz bu iğrenç dünyada, kıçı kırık bir kızın sevgilisinin evine misafirliğe(!) gidipte, bir sinir krizi sonucu öldürülmesini aylarca tartışan bu medyamız, şehit ettiğimiz askerlerimize 10 dakikalarını zor ayırırlar! Ulan sırf bu katil yakalansın diye yaptığınız programları, terör için yapabilseydiniz, halkımızın birliğini medyada da gösterebilseydiniz, terör mü kalırdı! Yok kesip, doğramışmış! Bananeee? Ben mi dedim git psikopatın biriyle birlikte ol diye, ben mi dedim adamın evine git diye! Emniyet görevini yapsın tabi ki yakalasınlar, suçlu cezasını çeksin ama ben her yerde bu haberi görmek zorundamıydım bilmem kaç yüz gün!

Şehitlerimizi her gün gösterin de bari birileri görüp, oturup, ben vatanım için ne yapıyorum? diye düşünsün!

Aslında pek bitirmek istemiyorum ama uzatmanında şu an için manası yok. Sözü olan buyursun mesaj atsın.

Son olarak; ben bir erkeğe sadece yaptığı askerlik için bile saygı duyabilirim! Tanımam şart değil.

Hadii'n eyvallahh!..

(1): Lyricalist

27 Kasım 2009 Cuma

Boşanmaların sıklığı

Bildiğiniz gibi yaşadığımız şu çağda, evlenenler kadar, evliliklerine son verenler de var. Hatta belki de daha fazla çünkü yeni nesil akıllı geç evleniyor artık :P En güzeli! Ne acelemiz var? Arkadan kovalayan mı var sajfhsdf hoş ben hep genç bir anne olmak istemişimdir ama olmayacak gibi duruyorum :D

Neyse şekerlerim gelelim şu boşanma olayına. Öncelikle yazacaklarım kendi fikirlerim ve sizin de buna saygı duyma zorunluluğunuz var. Hoşunuza gitsin, gitmesin.

Şimdi diyeceklerim; kocasından/karısından(olabilir:P) şiddet görmüş bireyler için değil. Benim söyleyeceklerim; sırf şımarıklık kurbanı olanlar. Suçluların geneli bayanlar. Hemcinslerimi koruyamam bu konuda, kusura bakmasınlar ama gerçekten suçlular sizlersiniz. Neden mi? Nerede eski bayanlar? Yoklar! Ben göremiyorum şahsen. İstisnalar hariç tabi ki. Eskiden; kocaya hürmet vardı abiciğim. Evin direği modunda. Şimdi ne oldu? "Aa! Lütfen! Herkes eşit! Kadın erkek ayrımı yapmak çok gerici bir düşünce!" Tabi ki Allah(c.c.) katında hepimiz eşitiz ama o eşitlik senin bahsettiğin eşitlik değil yavru kuzucuğum. Ben de çok mutlu oluyorum ekonomik özgürlüklerini kazanmış bayanlarımızı görünce. Ne kadar güzel diyorum. Ama herkes aynı değil ki azizim. Diğer taraftan aldığı maaşı kocasının gözüne gözüne sokan hatunlar da mevcut! Ve sırf maaşına güvendiği için kocasına istediğini yaptırabileceğini düşünen ve istediği olmayınca da "Benim zaten param var! Seni ne çekicem ben? Herkes kendi yoluna haaade!" diyenler de çoğunlukta. İşte çoğu boşanmanın sebebi bu. Kadınların artık kocalarına hürmet göstermemeleri. Kimse boşanmasın demiyorum, tabi ki boşanmalar da olucak, olmak zorunda ama bu yüzden olan boşanmalara acayip kılım abi ben! Böyle düşünen kadınlar en tez zamanda ekonomik özgürlüklerini kaybetsinler de o güzelim eşlerine muhtaç kalsınlar, bakın o zaman nasıl pervane oluyorlar.

O yüzden eşlerinizin kıymetini bilin, dünyalık şeyler için kırmayın birbirinizi. Ortak hesap açın mesela, paranızı yatırın, ordan kullanın. Senin, benim maaşım olmasın yani. "Bizim paramız" olsun. Ben gerçekten sevdiğim dostlarımla bile bu düşünceyi uygularken, sen eşinle uygulayamıyorsan; kendini en yakın camdan aşağı salla, üşenmessen git köprüden filan at yani daha ne diyim! Anlatabildim mi?

Evlilik danışmanı mı olsam ne yapsam :D Hadi muck.